28 Şubat 2011 Pazartesi

yapışıp kaldım

mıııııırrrrr,

bir çoğumuzun evinde buzdolaplarının üzeri çeşit çeşit magnetle kaplı. bir nedenle eve gelmiş magnetler bunlar. bendekilerin çoğu eşin dostun gittiği yerlerden getirdiği hediyelikler. bir kısmı yemek siparişi verdiğimizde gelenlerden. sucunun ki var mesela. beni en çok güldüren yeni evlilerin içine minik minik fotograflarını koydukları çerçeveli olanlar. home sweet home, annem, canım annem magnetleri filan da satılan cinsten. ha bi de en komiği çilingirin magneti var. ben kapıda kaldıktan sonra buzdolabındaki telefon numarasının bana ne hayrı olacaksa.

bir de dünyada bir sürü insan kolleksiyonerlik titizliği ile buzdolabı magnetleri topluyor.

çoğu gittiği gördüğü ülkelerden - şehirlerde hatıra diye getirdiği magnetleri diziyor buzdolaplarının üstüne. veya işte oralara gidene gelene sipariş veriyor. magnet kolleksiyonunu sığdıramayıp yeni buzdolabı kapağı alan bile var.

herhalde bütün ülkelerde en çok satılan hediyelik eşya bu magnetlerdir. hem kısmen ucuzlar, hem de az yer tutuyorlar.

bir de bizim kediler var tabi, magnet olup buzdolablarının kapaklarına tırmanan.




bu güzel seriye http://www.ftrenner.com/catspmagnets.asp adresinden ulaşmak mümkün. ben balık tutanına bayıldım.


bu kedicik ne gizli planlar peşindeyse... kesin aklında bir numara var, nasılda pusu kurmuş...


bu kediciğin ise patilerini istediğiniz yere çekip uzatabiliyorsunuz. istediğiniz şekle sokabiliyorsunuz. en çok bunu sevdim.

bu tür magnetlerin yani elleri ve ayakları ile yapışıp kalanların insan figürlü ve başka başka hayvanlı olanları da var. hepsi de ayrı ayrı sevimli.

bende bu yapıştım kaldım agnetlerden mi kolleksiyon yapsam acaba? şart değildir herhalde ülke - şehir magneti kolleksiyonu yapmak.

mııırrrrr

25 Şubat 2011 Cuma

oyun zamanı

mıııııııııırrrr,

bu ara o kadar çok arkadaşımın bebeği oldu ki. bir sürü yeni bebiş geldi. çoğu ankara'da, gitmem ve de görmem zor. zaten ankara'ya gitsem bile en fazla haftasonu için gidiyorum, e o zamanda vaktimi doğal olarak anne ve babama ayırıyorum. neyse konumuz bu değil.

konumuz yeni gelen bebeklerden birisi için yapmayı planladığım oyun halısı. adının halı olduğuna bakmayın tabi, halı filan değil. ama adı öyle geçiyor işte. bu oyun halısını yere seriyorsunuz, oyuncakları üstüne döküyosunuz, bebeğinizi de bırakıyorsunuz. orada takılıyor. dikmesi de son derece kolay bir şey. yeter ki kullanacağınız kumaşa karar verin.

ben tabiki de kedili şeyler yapmak istiyorum. bebecik bu oyun halısının üstünde bir hayli zaman geçirecek. bu arada kedilerle biraz aşina olsun istiyorum. keidlerle zevkli zamanlar geçirsin ki büyüdüğünde de kedileri sevmeye devam etsin. yani kedili kumaş arıyorum.

bir kaç gündür internetin altını üstüne getirdim. ve bilin bakalım ne buldum?

hiç! koca bir hiç...

memleketim dünyanın her yerine tekstil ve konfksiyon ürünü yolluyor ama iç piyasasında üstünde kedi deseni olan bir metre kumaş yok.


bunlar internette denk geldiğim kumaşlar. sanmayın ki bunlardan türkiye'de var. hepsi yabancı sitelerden.


aslında herbiri birbirinden güzel bu keidli kumaşlarında bir sorunu var, çok maviler. benim oyun halısı yapacağım bebek kız ve biraz daha pembeli bir kumaşa ihtiyacım var.

ve aslında biraz daha yumaşak renklerde olsalar iyi olur. bunlar çok parlak.



birazdan imç'ye gideceğim. bakalım orada istediğim gibi birşeyler bulabilecek miyim? olmazsa mecburen internetten satın alıcam ama dokunmadan da kumaş alınmaz ki. bir de dünyanın taaaa bir ucundan 1 metre kumaş getirtmeye değer mi?

umarım imç'den bir şeyler çıkar.

mııırrrrrr

24 Şubat 2011 Perşembe

hafıza kaybı

mııııııııııııırrr,

hafıza mı kaybettim, yine.


bu kaçıncı bilmiyorum artık. elime aldığım bir flash discin ömrü, bir kullanımlık. sanırsınız kağıt mendil, kullan at. hayır desem ki çantamda bir kara delik var, o zaman başka şeylerinde kaybolması gerekir değil mi? ama benim sadece flash disclerim kayboluyor.

bu sefer bunlardan istiyorum. herhalde böyle patili bir flash discim olsa, gözüm gibi bakarım. hatta bir zincire takar boynuma asarım.

nasılda sevimliler.

mıııııııııırrrrrr




23 Şubat 2011 Çarşamba

karanlık geceler

mııııııııırrrr,

çok sinirliyim çooook. dün akşam, hem de evde yapmam gereken bir sürü iş varken çat diye gitti elektrik. istanbul'un göbeğinde hem de.

elektriğin olmaması demek, evinde herşey sadece elektrik ile çalışan benim gibi bir insan için, müzik yok demek, internet yok demek, sıcak su yok demek, kitap okumak yok demek, televizyon zaten yok, kombide çalışmadığına göre içerisi soğumaya başladı demek. işlerim zaten kaldı, onları hiç saymıyorum.

önce birkaç mum yakıp, biraz bekleyim dedim. bir iki dergi karıştırırım ama okunmuyor işte. oturduğum yerde biraz gözlerimi kapattım, dalmışım. uyandığımda elektrik gelmişti ama evin içinde iş yapmak için geç bir saat olmuştu. gittim yattım ben de.

sabahın köründe de hortladım tabi, ama bu seferde evde iş yapmak için çok erken. komşular daha uyuyordur filan. oturdum ve kedili şeyler bakındım internette. harika kedili mumlar buldum.
ama muhtemelen bunları yakmaya kıyamam. sadece dekorasyon için kullanacak olursak çok şıklar.

mumları yakmaya kıyamayacağım için tealigthları içlerine yerleştirebileceğim aşağıdaki gibi kedili mumluklar arayışında olacağım.


özellikle bu ikisi yanyana çok güzel duracaktır. hatta sofraya bile konabilir.

ama şimdi çok işim var ve iki ayağım bir pabuçta. gitmem gerek.

mıııııııırrrr



21 Şubat 2011 Pazartesi

tırnak kontrolü

mııııırrrrr,

ilkokul zamanlarında, pazar akşamı evde bir telaş hatırlıyorum. saat 8'de "bizimkiler" başlamadan önce banyo yapılacak. önlük, yaka ütülenecek, temiz çoraplar hazırlanacak. ertesi gün okula gidecek defter kitap çantaya yerleştirilecek. e ödevler çoktan bitmiş tabi. bu saate ödev mi kalır. ve en önemlisi tırnaklar kesildi mi, önlüğün cebine temiz mendil kondu mu? ne de olsa pazartesi sabah okulda öğretmenin yapacağı ilk iş tırnak kontrolü. mendillerimiz çıkartıp sıralarımızın üstüne koyacağız, üstüne de ellerimizi. ve öğretmen kontrol edecek tırnaklar kesilmiş mi, temiz mi diye. hala var mı acaba bu uygulama?

bu tırnak meselesi daha sonraki yıllarda o kadar üstünde durulmaz oldu bizim evde, en azından annem hatırlatmazdı tırnaklarını kes diye. okulda da kontrol filan kalmadı. galiba ilkokulda verilen tırnak terbiyesini yeterli gördü büyükler. veya da söylenmeden hallettik bu işleri.

ve işte yeni bir haftaya başladık. ben hala pazar akşamından hazırlanabildiğim kadar hazır olmaya çalışıyorum. pazartesi sabahları ekstra tatsız sabahlar çünkü. haftasonu sabah biraz daha geç kalkınca, bünye hemen geç kalkmaya alışıyor ve pazartesi sabah uyanmak biraz daha zor oluyor. bu nedenle hazır olabildiğim kadar pazar akşamından hazır olmaya çalışıyorum. mesela ne giyineceğimi akşamdan hazırlıyorum ki sabah bir de ne giyineceğim derdi olmasın. giyineceklerime uygun çantayı seçip eşyalarımı yerleştiriyorum, ayakkabıları kontrol edip gerekirse boyuyorum. ve tabi tırnaklar. şimdilerde pazar akşamı behzat ç.'yi izlerken törpüleyip boyuyorum. dizi bitene kadar da kuruyor. öyle maniküre pediküre gidip, ellerim yapılırken boş boş oturmak hiç bana göre değil.

ama tabi aşağıdaki gibi bir uygulama isteyenlerin manikürcüde bir hayli zaman geçirmesi gerek eminim.



nail art denen bir şey var. işte bunlarda kedili örnekleri. anladığım kadarı ile bu nail art iki şekilde yapılıyor. ya çeşit çeşit boyalarla yetenekli manikürcüler tırnaklarınızın üstüne resimler yapıyor ya da çıkartma veya takma tırnakla hallediliyor. nail art tasarımı başlı başına bir iş. onlarca site, blog bulabilirsiniz. yarışmaları bile var.


türkiye'de bu sektör ne alemde anlayamadım. böyle bir şey yaptırmak istesek kime gitmek gerek, o çıkartmalar nerelerde satılır bulamadım. hiç bir şey yok değil ama kedili birşeyler yok.


bu yukardakini nasıl yapmışlar mesela, hem sade hem de temiz duruyor. en azından benim için diğerlerine göre daha kullanılabilir bir desen. manikürcüsünü bulsam yaptırmak isterim. acaba denesem kendim becerebilir miyim?

mıııııııırrrr

19 Şubat 2011 Cumartesi

kızarmış ekmek, biraz da peynir

mıııııııırrr,

hafta içi, mümkün olan son ana kadar uyumak için, yatakta 3 dakika fazla kalmak için yapmayacağımız yoktur. ve genelde de son anda yataktan fırlayıp daha gözümüzü açmadan, üstümüze bir şeyler geçirip kendimizi sokağa atıyoruz. otobüsü kaçırırsak veya servisi veya vapuru, veya trafiğe kalırsak sabah keşmekeşinde işe ulaşmamız imkaansız hale gelecek.

kahvaltı mı? o da ne?

okul yıllarında bile anneniz sizden önce kalkıp size çaylar demlese, kahvaltılar hazırlasa bir lokma ya yenir ya yenmezdi. şimdi kim kalkıp her sabah kahvaltı hazırlayacak. yatakta fazladan geçirilecek 3 dakikanın hesabını yapıyoruz biz burada.

e n'olcak peki o zaman kahvaltı meselesi? köşedeki simitçi ne güne duruyor değil mi? veya iş yerine gidince bir tost söylersiniz yanında da çay. ama ah o çay... ya makine çayı, ya poşet çay.

ve nihayet haftasonu. haftasonunun en güzel tarafı? tabi ki kahvaltı sofraları. hafta içi 5 günün acısını çıkartmalıyız.

sadece peynir ekmek olsun sofranızda veya mükellef bir sofra kurun ama mutlaka en azından bir dostunuz olsun yanınızda, bir sevdiğiniz. gözlerine baktığınızda içinizi ısıtan, yüzü gülen, sözü sohbeti tatlı bir dost. ve porselen bir demlikte demlenmiş tavşan kanı çayınız olsun yanınızda.

ve tabi çaydanlığınız kedili olsun.

buradan edinebilirsiniz...

sofra hazırmış beni çağırıyorlar, herkese afiyet olsun.

mıııııırrrr

18 Şubat 2011 Cuma

nerde kalmıştım?

mıııııırrrr,

kitap okumayı seviyorum. daha doğrusu kitap okumadığım zamanlarda (ki ne yazık ki oluyor öyle dönemler) hayatımda bir şeyler yanlış gidiyormuş gibi geliyor. yaşamak için nefes almak, yemek yemek gerekir ya benim kitap okumam da gerekiyor.

kitaplarımı da seviyorum, onları kimselerle paylaşmak istemiyorum. ödünç vermek, verdiğin kitabın geri gelmemesi, gelse de başına bir işler gelmiş olarak gelmesi, geç kalması, özlemen.

kitap dendi mi, peşinden de kitap ayracı gelir tabi.

okumayı bıraktığı sayfayı aklında tutan veya sayfayı kıvırıveren de var tabi ama onun dışında, her kitabın bir de ayracı olur. kitap ayracı dendiğinde aklınıza özel bir şey gelmesin. o an elinizin altında olan kitabın arasına sıkıştırabileceğiniz her şey kitap ayracı olarak kullanılabilir. küçük bir kağıt parçası, genelde kredi kartı slibi, satış fişi, bir el ilanı, bir otobüs veya sinema bileti, köşedeki kebapçının eve verdiğiniz her sipariş de 5 tane daha gönderdiği kartvizit (sevgili kebapçı, bende telefon numaran var, bu sayede sipariş verebiliyorum zaten. gönderme artık şu kartlardan lütfen.). kalem, saç tokası, ilaç kutusu, cep telefonu, mp3 çalar... artık o an eline ne geçerse kitabın arasına atıverdiğini söyleyenler de var.

bir de kitap ayraçlarına özel bir ilgi gösteren grup var. ben onlardanım. her kitabımın ayrı bir ayracı var. ona özel. kitap bittikten sonra da içinde bırakırım ayracı. yeni bir kitap yeni bir ayraçla açılır.

bu ayraçlar da genelde bir arkadaşımın hediyesi olur. öyle kitap alırken tezgahta duran ve başka kitapların tanıtımı için hazırlanmış ayraçları pek kullanmam. alırım onları da ama pek kullanmam. ben daha çok genelde arkadaşlarımın bana hediye ettiği veya bir sergiye müzeye gittiysem oradan almış olduğum ayraçları kullanırım. ayraçların bir hikayesi olur böylece. daha önce okuduğum bir kitabı sonradan elime aldığımda içinden çıkan ayraç, o sıralar olan olaylara referans olur böylece. hem kitabı, hem de o dönemi yeniden yaşarım.

ancak fark ettim ki, benim hiç kedili ayracım yok.

hani bir gün bana küçük bir hediye alacak olursanız, aklınızda bulunsun. şöyle şık, güzel, kedili bir kitap ayracı almak isterseniz aşağıdakiler size örnek olsun. bunları beğendim.


bunlarda basit ve sevimli olanlar.



uykudan önce 40 sayfa. kendiniz için en azından bunu yapın.

mıııııırrrr

17 Şubat 2011 Perşembe

günün olayı

mııııııırrrr

bugün bizim için çoook önemli bir gün. ilk ürünlerimizi satışa çıkardık.



mııırrrrr

sigara sağlığa zararlıdır

mıııırrrr

evet biliyoruz, sigara sağlığa zaralıdır. şimdi burada özendirmiş gibi olmayım, hele ki bu aralar sigarayı bırakmaya çalışanları zor durumda bırakmayı hiç istemem ama bu zippoları da sizinle paylaşmadan edemeyeceğim.

Bu pembeli zippo Türkiye'de de bulabileceğiniz bir model, en azından ben daha önce defalarca denk geldim.



bu ikisinden takım yapıp bir kız arkadaşıma hediye edebilirim.


erkeklere hediye almak hep çok zordur. eğer bir erkeğe hediye almak zorunda kalırsanız ve bu kişi kedi sever ve sigara içen bir erkekse, aşağıdaki iki zippo uygun olur diye düşünüyorum.



farklı renk seçenekleri isteyenler için de ürünler mevcut.



sigara bırakma hattı 171'i arayabilirsiniz.

mııırrrrr

16 Şubat 2011 Çarşamba

sıcak, sımsıcak

mııırrr

tam havalar ısındı bahar geliyor galiba derken, soğuklar geri geldi. bir de bunun martı var ki, havalar daha da soğuyacak demektir. bu havalarda üşütüp hasta olmamak ise mümkün değil. siz sıkı giyinseniz ve kendinize dikkat etseniz bile etrafınızda birileri mutlaka hasta ve size de bulaştırması an meselesi. ondan sonra uğraş dur soğuk algınlığı, nezle, grip.

insan bir kere hasta oldu mu, şu yap bu yap diyen de çok oluyor. ıhlamur kaynat, tavuk çorbası yap, şu ilacı al...

oysa bu tür hastalıkların tek bir ilacı var, yatağına gir, kendini sıcak tut ve dinlen.

kendini sıcak tutmak içinde kullanılabilecek en güzel şey: sıcak su torbası.

açıkcası, internette tam da aradığım gibi kedili bir sıcak su torbası bulamadım. insan çok daha fazla ve değişik tasarımlar bulmayı umuyor. köpekler, tavşanlar, ayılar söz konusu oldu mu artan çeşitlilik ne yazık ki (ve nasıl olduysa) kediler söz konusu oldu mu birden düşüyor.

olanlar da öyle çok çok güzel şeyler değil ama hoşuma giden bir kaç tanesini sizinle paylaşmak istedim.

bu ürünleri bulabileceiniz internet siteleri için özellikle link vermedim, çünkü dediğim gibi aslında bulduklarımın hiç birisi beni tatmin etmedi.

galiba iş başa düşecek ve kendimiz yapacağız bir tane.



bulduğum kedili sıcak su torbaları arasında yine en güzelleri "hello kitty"li olanlar. eğer bir hello kkitty severseniz, belki bunlar sizi keser.


bu kışı hastalıksız geçirmeniz dileği ile...

mııırrrr

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...